Travesti Kadıköy Masasında Yazılan Erotik Anılar
Kadıköy’de akşam, Moda sahiline vurmuş dalgalarla başlar. Günün yorgunluğu sokaklardan çekilirken, barların ışıkları yanar. O gece de öyleydi; sıradan bir plan yoktu, sadece şehrin akışına bırakılmış bir adım. Ama hiçbir adım rastlantı değildir Kadıköy’de.
Loş Işıkların Altında İlk Karşılaşma
Bir barın kapısından içeri girdim. Masalar kalabalıktı, müzik insanın kalbine işleyen bir ritimle çalıyordu. Gözüm bir köşeye takıldı. Siyah elbiseli, kırmızı ruju ışıkta parlayan bir travesti masada yalnız oturuyordu. Bakışları “gel” demiyordu, ama “geldiğinde oturabilirsin” diyordu. İşte o bakış her şeyi başlatan an oldu.
Masada Yazılan İlk Satır
Yanına oturdum. “Boş mu?” dedim, gülümsedi. İki kadeh geldi masaya. Sohbet sıradan başladı; işten, şehirden, kalabalıktan. Ama her cümlenin arasında gizli bir davet vardı. Bir kelime, bir kahkaha, bazen de sadece sessizlik… O sessizlik, erotizmin ilk satırlarını yazıyordu aslında.
Erotizmin Nabzı
Gece ilerledikçe masa etrafında dünya küçüldü. Parmak uçlarının kadehe değme şekli, sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdiği an, bana çok şey anlattı. Bedenini satır satır okur gibi hissettim. Erotizm sadece dokunuş değildi; o bakışlarda, nefes alışında, hatta sustuğu anlarda bile vardı.
İtirafların Sıcaklığı
Bir noktada fısıldadı: “Bazen, sadece bir gece yaşamak ömrün en büyük gerçeği olabilir.” O cümleyle içimden geçen bütün ihtimaller masanın üstüne döküldü. Onun dudaklarından çıkan her kelime, erotizmi daha da yoğunlaştırıyordu. Bir bakış, bir kahkaha, bir elin diğerine yaklaşması… Anılar işte böyle yazılıyordu.
Masadan Sokağa Taşan Hikâye
Gece yarısını çoktan geçmişti. Barın ışıkları sönmeye hazırlanırken biz hâlâ konuşuyorduk. Sokağa çıktığımızda rüzgâr hafifti ama içimizdeki ateş daha büyüktü. Kadıköy sokakları, neon ışıkların altında adımlarımıza şahit oldu. Masada başlayan hikâye, artık şehrin sokaklarına taşmıştı.
Sabahın Sessizliği
Güneş doğduğunda herkes uyuyordu, ama biz hâlâ gecenin izlerini taşıyorduk. Masada yazılan anılar, sadece bir geceye değil, ömür boyu hatırlanacak bir romana dönüşmüştü. Çünkü Kadıköy’de bazı masalar vardır; orada oturanlar, sadece içki içmez… Kendi erotik hikâyelerini yazarlar.
Yaşanmış Bir Hikâye: Kadıköy’de Bir Gece
O gece planım yoktu aslında. İşten çıkmış, Moda sahiline doğru yürümüştüm. Sahil kalabalıktı ama içimdeki boşluk daha kalabalıktı. Yürürken bir barın önünden geçtim. İçeriden gelen kahkaha ve müzik, beni içeri davet eder gibiydi. Kapıyı ittim ve girdim.
Loş ışıkların altında, köşede tek başına oturan birini fark ettim. Uzun saçları omuzlarına düşüyordu, siyah mini elbisesi ışıkta parlıyordu. Göz göze geldik. Bakışında ne öfke vardı ne de davet; sadece “yanıma gel” diyen bir sıcaklık. Çekinmeden yürüdüm, masasına oturdum.
“Boş mu?” diye sordum. Dudaklarının kenarıyla hafifçe gülümsedi. Garson iki kadeh bıraktı önümüze. Sohbet ettik. Önce sıradan şeyler: iş, şehir, trafik… Ama cümleler uzadıkça sanki kelimeler kıyafetlerini çıkarıyor, daha çıplak, daha samimi hale geliyordu.
Bir ara sustuk. Sigara yaktı. Dumanın arasından bana baktı ve fısıldadı:
“Biliyor musun, insanlar beni genelde yanlış tanır. Oysa ben sadece bir gece bile olsa, gerçek hissetmek istiyorum.”
O söz içime işledi. Çünkü aynı şeyi ben de düşünüyordum, yıllardır. İçimizdeki boşluklar birbirine temas etti o an.
Saat ilerledikçe masada mesafe azaldı. Parmaklarımız kadehlere değil, birbirine dokunmaya başladı. O küçücük dokunuş, bütün geceyi değiştirdi. Erotizm sadece tenle değil, ruhla da yazılıyordu.
Bar kapandı. Sokağa çıktık. Kadıköy’ün dar sokakları neon ışıklarla doluydu. Beraber yürüdük. Sessizlik vardı ama o sessizlik, binlerce kelimeden daha derindi.
Sahile vardığımızda durdu. Elimi tuttu. “Bunu unutma,” dedi. “Bazen bir gece, bir ömür gibi iz bırakır.”
Ve gerçekten de öyle oldu. Aradan yıllar geçti ama hâlâ o geceyi, o masayı, o dokunuşu unutamadım. Çünkü bazı anılar yaşanmaz, insanın içine işlenir.
Yorum gönder